21 Temmuz 2017 Cuma

GÜNAHLAR VE AİLE ÜZERİNE BİR FİLM:THE GODFATHER / Zeynep Arslan


Mario Puzo’nun on milyondan fazla baskısı olan kitabından yola çıkılarak çekilen yönetmenliğini  Francis Ford’un üstlendiği zamansız bir üçleme olan ‘The Godfather’a derinlemesine bir inceleme gerçekleştireceğim bu ay. Godfather üçlemesi İtalyan göçmeni olan bir ailenin Amerika’daki mafya hayatını konu alan, gerçekçi aynı zamanda abartısız ve yerinde bir yapıt. Öncelikle filmimizin çekim sürecine değinmek istiyorum. Mario Puzo’nun romanını senaryolaştıran yönetmenimiz Francis Ford sahne arkası röportajlarında aslında senaryoya çok ihtiyaç duymadığını söylemiştir, onun yerine Francis kitabın sayfalarından bir dosya hazırlamış ve altını çizip, notlar almıştır. Francis’in notlarında usta yönetmen Alfred Hitchcock’un da yöntemlerinden yararlandığı açıkça gözlemlenmektir, yeniliğe ve geçmiş ustaların tecrübelerine güvenen yönetmenimiz sadece kendi bildiği uygulamaktansa ailesinden ve alanında uzman insanlardan yardım alarak uzun süreli bir çalışma sonucu bu üçlüyü bize kazandırmıştır.Film çekimleri sırasında filmde yeteri kadar şiddet sahnesinin olmadığına dair eleştiriler gelince Francis bir şiddet uzmanı tutarak sinema tarihinin meşhur kemerle dövülme sahnesini filme eklemiştir.Çekim sürecinde Paramount Francis’in oyuncu seçimini beğenmemiştir ve o zamanlar şimdiki kadar ünlü ve tecrübeli olmayan yönetmen için zor bir dönem olmuştur.İronik ki Al Pacino,Marlon Brando ve Robert De Niro gibi modern zamanın en büyük oyuncaları başlarda beğenilmeyen o kadrodan çıkmıştır.Al Pacino ilk filmde zamanın starlarına benzemediği için o role uygun görülmemiştir,ancak çalışma azmi ve yönetmen Francis’in ısrarıyla uygun görülen kadroda günümüzün en büyük aktörleri arasında yerini almıştır.Çekimler sırasında fazla masraf çıkartmamak için Paramount filmi modern zamana uyarlamak istemiş ancak Francis bu konuda da inadını sürdürmüştür,ona göre filmin rengi nostaljisinden gelmektedir ve eğer modern zamana uygulanırsa bu etki değişecektir,Francis bu kararlılık ve özverisiyle yapımcıları filmi kitaptaki gerçek zamana göre çekmeye ikna etmiştir.Ayrıca zamanı  gerçekçi verebilmek için setlerden çok Newyork’taki caddeleri çekim için kullanmışlardır,caddeleri aylarca dekore etmişler ve 1920lerdeki görünümü vermişlerdir,tabii ki de bu zorlu bir süreçtir çünkü caddede yaşayan insanlardan izin almak ve dükkanları kapatmak kolay olmamıştır.
 
Filmimizin konusunda  ailenin önemi sürekli senaryoya yedirilerek verilmiştir.’Ailesiyle vakit geçirmeyen adam gerçek bir ‘adam’ değildir diyen Don Vito bilinen adıyla ‘Baba’ filmde ailenin direğidir, ünlü bir mafya babasıdır,o  hastaneye kaldırıldığında Al Pacino’nun canlandırdığı Michael babasını hastanede düşmanlarından korumak için beklerken nasıl olduğunu anlamadan kendini mafya dünyasının içinde bulur babası ölünce yeni Don olan Michael ilk filmdeki acemiliğini çekingenliğini unutarak ikinci filmde Amerika’nın en büyük mafya babalarından birisi olarak karşımıza çıkar 2.filmde eski Michael’dan eser kalmadığını gözlemleyebiliriz, bu filmde çocuk sahibi olmuş bir baba, ve tehlike için öldüren, ihaneti affetmeyen bir kardeş,  bir eş ve Don görmekteyiz filmin sonunda kendi öz kardeşini vurup eşini çocuklarından ayıran Micheal ekranlara yeniden 20 yıl sonra 3. filmle döner.3.filmde tüm kadro zamanın verdiği doğallıkta kendiliğinden yaşlanmıştır,19 yıl önce vaftiz edilen bebek bir genç kız olmuştur, Al Pacino kırışmıştır, ve Kay rolünde tanıdığımız  Diane Keaton’ın saçlarına beyazlar düşmüştür. Üçüncü filmde olaydan çok Micheal’ın iç dünyası ele alınmıştır. Yıllardır işlediği cinayetlerden,aldattığı insanlardan pişmanlık duymaya başlamış bir günahkarın yalnızlığı ve affedilme isteği filmin asıl konusu olmuştur.Ancak Micheal için artık çok geçtir hayatındaki üç kadını da kaybetmiştir,kızı,gözbebeği ,gözlerinin önünde öldürülmüştür,eski eşi haince bir saldırıya kurban gitmiştir ve son eşi onu terk etmiştir .3.filmin sonunda sandalyesinde otururken dans ettiği kadınları,kızını,eşini,eski eşini düşünen Micheal en sonunda sandalyeden devrilir,ve tıpkı babası gibi hayata gözünü yumar.Herkesi içine çeken ve ‘aile’den hissettiren bu eşsiz yapıtın bu kadar sıcak hissettirmesinin sebebi  filmin gerçekten bir aile yapımı olmasındandır,yönetmen Francis filmde Micheal’in kızı olarak kendi kızını oynatmıştır,müziklerin bir kısmını babası olan Carmine Coppola bestelemiştir ve kız kardeşi Talia Shire filmde Micheal’ın kız kardeşi rolünü üstlenmiştir.Ünlü besteci  Nino Rota’nın  ‘Speak Softy Love’ şarkısı da yine Godfather filmini en etkili kılan yapıtaşlarından birisi olarak karşımıza çıkar.Godfather bilinenin ötesinde sadece mafya hayatını anlatan bir film değildir,Godfather aynı zamanda aile ve sadakat üzerine kurulu muhteşem bir filmdir.
 
Bana göre filmi bu kadar muhteşem ve eşsiz yapan şey başarılı kurgu,oyuncular ve  yönetmenden öte sabırla ve sevgiyle zamanla yoğurularak yapılmasıdır.Francis filmin çekimlerinde oyunculara karakterlerin kafasından geçen şeyleri fısıldamıştır,bundandır ki her karakter canlı ve gerçektir,yapmacık değildir.Akademi ödülleri de dahil olmak üzere birçok alanda ödüllü olan bu filmin 4.sü gelir mi kesin bir bilgim yok ancak gelmese bile bu üçlünün uzun yıllar boyunca kalbimizde taht kuracağına eminim.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder